Filmler ve diziler, bakıldığında belirli türler aynı kalıptan çıkma gibidir. Görmeden zevk alanlar ile arkasında komplo arayanlar çok olur. “Gizli mesajlar” her yerdedir. Mitolojik simgeler, belirli tekrarlar ve gelecekten gelmişçesine konuların yaşandığını izlemek. Nedir bunun sebepleri ? Senaryo oynatılan mı yoksa oynanılan mıdır? Senaryolar için belirli bir kalıbı kim vermiştir ve nasıl gerçekleşir? Aslında hepsi olasılık dahilinde olan hayatın içinden şeylerdir. Ve ufak dokunuşlarla iki tarafıda heyecanlandırabilir. Biz oynayanlar olarak bu sanal evren üzerinde, et hapishanemizin içerisinde bitmesini bekleriz sadece yaşananların ve yaşanacakların. İçimizdeki enerji sığmaz tek bir hayata, kimimiz bunun farkında olur ve peşinden koşar sadece, kimimiz de elinde mısır patlağıyla izler kendi hayatını bir seyirci gibi. Zamanın getirdiği kalıpların peşinden koşarız, iyi başarılı bir yaşam, zamanımızı yani hayatımızı çaldığımız. Role uyarız sadece geldiğimiz bölgedeki kurallara, peki ne için ? Tebrik edilmek mi yoksa araya karışmak mı? Fark edilmek mi isteriz aslında yoksa kalabalıkta yalnızlık bölgemizi koruyarak göze batmadan devam etmek mi? Bir sürü soru vardır acaba kendi senaryomuz nasıldır? Yaşamımızı biz mi yaşıyoruz yoksa bizim için yazılanı mı oynuyoruz? Kurallardan dışarı çıkabilir miyiz acaba en büyük soru bu sanırım. Ya tamam diyerek farklı bir şey yaparsak günü arkamızda bırakıp senaryo dışında yaşamayı seçersek ne olur? Tarihin sevdiği şey yeniden tekrarlamaktır ve bu tekrarı daha yaratıcı biçimde uygulamaktır. Ama yılların gösterdiği bir şey var ki bu kesindir. İnsanlar gelişir, çoğalır ve doğayla savaşa girer ve bu savaş insanların yok olması ile sonuçlanır ve sonra zaman tekrar başlar. Tarihi eserlere bakıldığında bu görülen bir gerçektir, en basiti antik yapıları günümüz teknolojisiyle yapamıyor oluşumuzdur. Betonu bulmak mı daha zordur yoksa doğaya rağmen ayakta kalacak bir yapı inşa etmek? Piramitlere bakınca tek bir soru var biz o kadar geliştik mi? Ve bu sefer kendi sonumuzu nasıl hazırlayacağız, bu sefer piramitler kadar dayanıklı bir şey bırakabilecek miyiz yoksa sadece yok mu olacağız? İz bırakma peşindeyken, kalıcılığın zararını görmeden doğayla savaşıyoruz. Kendi başarımız kendi sonumuz olacak aslında, ve diyorlar ki filmlerdeki dizilerdeki senaryolar büyük planın parçası, tabi herşey bir tek sizin anladığınız büyük olanda zaten. Bindiğin dalı kestiğinde dalın ayakta kalıp ağacın devrilmesi çizgi filmlerde olur sadece, kimse sizinle uğraşmıyor, ya yaptıklarınızın ya sustuklarınızın cezasını çekiyorsunuz. Görüneni kaydetmek ve buna yaratıcılık eklemek sadece sanatsal bir şey size karşı değil, sizin savaşınız “O”’nunla değil kendinizle…