Tarihin başlarında insanlar sadece acıktıklarında avlanır, ışığı kaybettiklerinde korunmak için yerlerine çekilirlerdi. Ve birlikte olmak istedikleri kişilerle bir şekilde iletişimde kalıp yaşamlarını iyi veya kötü şartlarda devam ettirirlerdi. Sözde iyi yöndeki gelişmeler, insanları zaman kavramını keşfetmeye yöneltti. İlk başlarda yerleşim yeri oluşturdular, toprakla olmayı öğrendiler, topraktan faydalanmak için mevsimleri öğrendiler, ayı ve güneşi takip etmeye başladılar ve sözde iyi yönde gelişmeye başladılar. İlk sancılar gün doğumundan batımına kadar toprağı işlemek oldu ve bir grubunda gün batımından sabaha kadar toprağı korumak. İnsan hayvanların yaşam alanını işgal ettiği için onları evlerine dönmemeleri ve sözde kendilerine ait olan toprağa zarar vermemeleri ! için koruma ihtiyacı hissettiler. Ve masal böyle başladı… Hikaye kısmını geride bırakırsak zaman kavramını işlerini yürütebilmek için oluşturan insan her zaman ki zamanın kölesi olmuş durumda. Eğer hükmedilen değil de hükmedenseniz zaman sadece kısıtlıdır sizin için sömürecek ve yaşayacak o kadar çok şeyiniz vardır ki. Oysa diğerlerindenseniz.. Sadece artık ölmek istersiniz sadece öldüğünüz zaman dinlenebileceğinizi düşünürsünüz. Peki nasıl oldu bu durum, alt tarafı biraz daha besin derken ne zaman keşfettiğimiz zaman bize tasma oldu, sürekli bir yerlere gecikir, sürekli birşeyleri yetiştiremez ve kendimize zaman ayırdığımız özgür olan o anı tatil olarak iyi bir şey gibi gösterir olduk. Tatil dediğimiz o an özgürlüğümüze sahip olduğumuz tek an iken onu da dinlenmeliyiz diyerek hayattan koptuk. Gerçekten kendi yaşamlarımıza sahip miyiz? Yoksa sahip olduğumuza mı inandırıldık. Sözde yenilikler ve kolaylıklar peşinde koşarken, O an ı kaybettiğimizin ne zaman farkına varacağız, kader dediğimiz şey bize hükmedenlerin bize bahşettikleri yaşam şeklinden ibaret. Çok az kişi bu zinciri kırmakta. Gözlemlemekte olduğum şey kim hangi ortamdan büyüyorsa eğer eline geçen o ufak şeyi değerlendiremediği sürece ailesinden bir fazlası olamıyor ve fazlasını görmediği içinde bunu istediğinin bile farkında değil. Özgür dünyaya doğmak bir zamanların, kölelerin açıkça sen kölesin dendiği zamanları geride bırakmak için bir tabirden başka bir şey değil. Zincirlerinizi görememek zincirleriniz olduğu gerçeğini değiştirmez. Eğer istediğiniz an istediğiniz şeyi yapamıyorsanız, ben gidiyorum dediğinizde izin alma ihtiyacı veya şunu da halletmeliyim veya şunu da aldıktan sonra yaparım diye kendinize bahaneler uyduruyorsanız üzgünüm ama sizde zincirlisiniz. Biyolojik canlılar olarak ölüm harici, herhangi bir şey için zaman bulamıyorsak veya yetiremiyorsak köleyiz demektir, ve köleliğin kölelik olduğu dönemlerden gelen bir alışkanlık vardır, yaşayabileceği kadarını ver ki çalışmaya devam etsin, arada bir mutlu et ödüllendir ki(tatil burada söz konusudur) hak etmek için daha fazla çalışsın ve hiç bir zaman tatmin olmasın. Sistem ve çağ değişse de kölelik sistemi aynı, yalnızca zincirlerimizin farkında değiliz. Özetle zamanı önemsemeyerek zamanın kölesiyiz..